Aslan44 Malatya
Fethiye

İmam Rızanın Şehadeti

İmam Rıza (s)nin Şehadeti

İmam Rıza (s)nın şehadeti münasebetiyle tüm İslam alemine ve ehli beyt aşıklarına başsağlığı diliyoruz…
Hazretin yakınlarından biri olan Ebaselt Hirevi’nin hazretle ilgili sözleri:
Ebaselt’ten; hazrete görünüşte saygı gösteren Memun, nasıl oldu da onu şehit etti? diye sorulduğunda, Ebaselt şöyle karşılık verdi: Memun hazrete fazilet ve ilim sahibi olduğu için saygı gösteriyordu ve İslami toplumda kendi konumunu sağlama almak için imam Rıza (s)yı veliaht seçti. İmamın halk arasında her geçen gün artan itibarını fark eden Memun, çeşitli kentlerden alimleri Merv kentinde topladı ve imamla karşılaştırdı. Memun böylece hazreti ilmi açıdan yenmek istiyordu. Yahudi, Hıristiyan ve diğer çeşitli inançların alimleri imam’la tartıştı ancak hepsi hazretin sağlam bilgisi karşısında teslim oldu. Bu tartışmaların ardından bütün alimler İmam Rıza’nın Memun’dan daha layık biri olduğunu seslendirmeye başladı. Bu haberi duyan Mamun öfke ve kine kapıldı ve sonunda hazreti zehirleyerek şehit düşürdü.
İmam Rıza (s) hicri kameri 183’te babası imam Musa Kazım (s)nin şehadeti ardından Müslümanların imametini üstlendi ve 201 yılına dek Medine’de kaldı. Memun iktidara geldiğinde siyasi bir hile vesilesiyle zorla hazreti Medine’den Abbasi hilafet merkezi Merv’e götürdü. İmam Merv’e geldikten sonra Memun veliahtlık meselesini gündeme getirdi. İmam ilkin bu öneriye karşı çıktı, ancak daha sonra baskılar ve tehditler sonunda öneriyi kabul etti. Tabi bir takım şartlar koydu. Bu şartlar imam’ın Memun’un bu öneriyle elde etmek istediği gizli neticelerin bilincinde olduğunu gösteriyordu. İmam’ın öne sürdüğü şartlardan biri hükümet işlerine hiçbir surette karışmamasıydı. Bu şart hazretin hiçbir şekilde hükümetle işbirliği yapmak istemediğinin göstergesiydi. Bu şart Memun’un planını etkisiz hale getirdi.
İmam Rıza (s)nin Medine’den Merv’e doğru yolculuğu hazretin yaşamının önemli bölümlerinden biriydi. İmam bu zorunlu yolculuktan mümkün mertebe yararlandı. Hazret yol boyunca insanları siyasi ve sosyal konularda bilgilendirdi. İmam’ın bu açıklamaları öylesine ilerledi ki Memun’un adamları bu durumu tehlikeli bularak imam’ın insanlarla temasını engellemeye başladı. Ancak imam Nişabur kentine varınca halkın büyük coşkusuyla karşılaştı, öyle ki halifenin adamları halkı engelleyemedi. Halkın bu coşkusunu gören imam önemli bir hadisi anlatmaya başladı. Bu hadis silsiletul-zehâp olarak bilinir. İmam Rıza (s) peygamber efendimiz (sav)den naklen bu hadisi şöyle anlatır: Hz. Peygamberimizden
nakledildiğine göre, hz. Cebrail dedi ki, yüce Allah şöyle buyurdu: yegane ilah benim, ve benden başka ilah yoktur. Bana tapın. Benden başka ilah yoktur diye ihlasla şehadet getirenler benim kalemde yer almıştır ve benim kalemde yer alanlar benim azabımdan korunur… İmam biraz yürüdükten sonra duraksar ve şöyle devam eder: Ancak bu korunmanın bazı şartları vardır ve ben o şartlardan biriyim. Böylece hazret ehli beytin imametini benimsemenin ilahi azaptan korunmanın ve yüce Allah’a gerçek imanın şartlarından biri olduğunu anlattı.
İmam Rıza (s)nın bilimi, herkesin üzerinde görüş birliği içinde olduğu konulardan biriydi, hatta Memun bile çeşitli münasebetlerle bunu itiraf etmiş ve imamın en bilgin ve en abid kişi olduğunu söylemiştir. İmam Rıza (s) gerçek bir imamın en önemli özelliklerinden biri olan bilim ve basiret hakkında şöyle der: İmamın ilmi sürekli gelişmektedir, sabrı mükemmeldir, siyasi konuları çok iyi bilir ve başkanlığa, önder olmaya layıktır. İmam Allah’ın dinini korur ve insanları nasihat ve sağlıklı delillerle yüce Allah’ın yoluna davet eder.
Tarih her zaman imamların halk arasında yaşadığına ve onlara fazilet dersi verdiklerine şahit olmuştur. Bu insanlar imamet gibi yüce bir konumla halktan ayırt edilmiş olmalarına karşın kendilerini halktan ayrı tutmaz ve padişahlar gibi kendileri için ayrıcalık tanımazdı Belh halkından biri şöyle anlatır: Horasan yolculuğunda İmam Rıza (s) ile birlikteydim. Bir gün sofra kuruldu. İmam bütün hizmetkarlara sofraya oturmalarını buyurdu. İmam’a bunlar ayrı bir sofraya otursa daha iyi olur, dedim. İmam: “Sus” dedi, hepimizin Allah’ı birdir, hepimiz aynı atadan ve aynı anadan yaratıldık, hepimizin mükafatı da amellerimize bağlıdır, o zaman neden ayrı oturalım?
Rica bin Zehhak şöyle anlatır: İmam Rıza (s) geceleri saatlerce Kur’an-ı Kerim okurdu. Cennetten ve cehennemden söz eden ayete gelince ağlamaya başlar ve yüce Allah’tan cennet talep eder ve cehennem ateşinden yüce Allah’a sığındığını söylerdi. İmam Rıza (s) dürüstlük, ,sabır, tevazü ve alçak gönüllülüğün belirgin simgesiydi. Hazretin insani kerameti ve ahlakı öylesine etkiliydi ki hatta karşıtları ve düşmanlarını bile cezp ediyordu. Hazret dini talimatı yerine getirmeyi hiç aksatmazdı. İmam rıza (s) birgün Memun’un düzenlediği bir meclise katıldı. Mecliste o çağın ünlü bilgini Ümran Sabi de bulunuyordu. Tartışmanın konusu tevhitti. Tartışma çok sıcak geçiyordu. Bu sırada öğle namazı vakti geldi. İmam Memun’a namaz vaktini hatırlattı ve hazır olmalarını istedi. Ümran Sabi tartışma bu noktaya gelmişken devam edilmesini istedi. Ancak imam kesin bir tavırla şöyle karşılık verdi: Namazı kılar, öyle devam ederiz. İmam namaz kıldıktan sonra meclise geri döndü ve tartışmaya devam etti ve böylece amelde tevhit ilkesine bağlı olduğunu ispatladı. İmam’ın bu yaklaşımı gerçekte tevhidin önemini vurgulamıştı.
İmam Rıza (s)nin şehadet yıldönümü günlerinde, hazretin Meşhed kentindeki mutahhar türbesinden söz etmeden edemiyoruz. Hz. Resulullah (sav)den şöyle rivayet edilir: Benim canımın bir parçası Horasan’da gömülecektir. Onu ziyaret edenlere yüce Allah cenneti farz ve vücuduna ateşin tesirini haram kılar… İmam Rıza (s)nın mutahhar türbesi yılın bütün mevsimlerinde acılarına merhem arayan insanlarla dolup taşar. Hazretin türbesinde ziyaretçilerin dualarını duyuyor ve onlarla birlikte sesleniyoruz; “Ey İmam Rıza (s), Ey peygamberimizin mutahhar torunu, bu dünyanın acıları çoktur ve her taraf riya ve hile dolu, dünya masum insanları kana bulayan zalimlerle dolu, bugün mazlum çocukların gözleri acımasız zalimlerin zulmünden göz yaşı, ve gönülleri de kin ve öfke ile doludur… Ey Allah’ın hücceti, bugün insan haklarını savunmaya soyunanların kendileri insanlık namına en çirkin ve en kötü zulümleri işlemekte. Ey hz. Resulullah (sav)in mutahhar torunu, halimize bak ve Rabbimizden bizlere yardım etmesini dile!... Zira senin dileğin O’nun katından geri çevrilmez!...
 



SEVGİLİ YURTTAŞLARIM


GARİP MİRTO,


BİR HALK EDEBİYATI'dır


LÜTFEN SİZDE OKUYUN


SAYGILARIMLA

WWW.YUSUFASLANWEB.TR.GG

FETHİYE KÖYÜ

Bi arzu halcıya gidip yazdıram
Şu bizim ellerde ilçeyi köyü
Kuş edip goğnümü uçup gezdirem
Doyranı sarsabı dostalı köyü

Güzel hekimhandan battalıgazi
Arapgir pötürge gönlümün sazı
Somuncu babaya eder niyazı
Kuluncak biciri alvarı köyü

Hazin hazin söyler arguvan dili
Kırk köyün içinde karaca eli
Başı mağrurludur bükülmez beli
Salıcık mezirme sürmeni köyü

Akça dağı birde doğan şehiri
Ben nasıl unutam o küreciği
Adım adım gezdi bizim mahsuni
Çığlığı sürgüyü öreni köyü

Yazıhandır benim her iki gözüm
Balaban boyaca bereket özüm
Der YUSUF'um gayrı seni özledim
Yeşil malatyamın fethiye köyü




vay. vay vay.?
---------------
bizim memleket'te dost'lar,

bilende bir bilmeyende

ne hikmetse kirli işler

edende bir etmeyende.


ATAM

Kuşlar bile ardın sıra uçarken
Bizler niye böyle çor kaldık Atam
Hünkar Hacı Bektaş ışık saçarken
Bizler niye böyle gır kaldık Atam

Eğriyi doğruyu göremez olduk
Her kapıda ekmek bulamaz olduk
Dost ile düşmanı seçemez olduk
Bizler niye böyle kör kaldık Atam

Allahın yolundan ayrılmaz kulduk
Bu vatan uğruna her yerde öldük
Bir şehit lazımsa önce biz vardık
Bizler niye böyle sır kaldık Atam

Der yusuf'um Allah eyvallah dosta
Eyvallah ederim mürşide posta
Bütün şu alemde şer deste deste
Bizler işte böyle pir kaldık Atam


GÖRDÜM

Mah yüzüne durup baktıkca şahım
Beni ve alemi yüzünde gördüm
Ben ulema bilmem tek kıble gahım
Döne döne hakkı sevgide gördüm

Baharın kokusu belli topraktan
Cığa verip'de yeşermiş yapraktan
Gel beni azat et küllü günahtan
Hak yolunu senin deminde gördüm

Hele bakın şu dağların halına
Mevlam nede güzel koymuş yoluna
Suhufların ahkamına sırrına
Eren Muhammedle Alide gördüm

Lanet olsun kör şeytanın işine
Her baharda dolu yağdı başıma
Der yusuf'um göğnüm ile düşüme
Giren Hacı Bektaş Velide gördüm
---------------------
ASLAN'ım VAR.

İki büyük hak bıraktım
Elif Lam Mim Kur'an'ım var
İkiside hak itretim
Ehli Beyt imanım var

Mevlayı gördüm düşümde
Elif Lam Mim var başında
Ağla Ehli Beyt aşkına
Allah için kurbanım var

Cellat salmış yezit dinli
Ehli Beyte tüm hiddeti
Samirrayı yutar gibi
Benim haktan esadım var

Dinsize dini satmamış
Şeytana gönül katmamış
Dinden imandan çıkmamış
Yusuf gibi Aslanım var
YAYLALAR Ne durursun öyle çadir diregi Seni bekler senin yerin yaylalar At üstünde gider agasi beyi Obalari çeken neyin yaylalar Yesillenir baharda çiçekler açar Yükünü denk eden yaylaya göçer Sende konan göçen suyunu içer Canlara can katar suyun yaylalar Dügünlerde vurulur çifte davullar Neseye bürünür daglar ovalar Yamaç yamaç kuruludur obalar Yillar yili böyle huyun yaylalar Ata binmis cirit atar yigitler Kas kas olup bakar kizlar gelinler Bir baska oluyor su bizim eller Yusufa da haber salin yaylalar Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?